Malpraktis Davalarında Yargılama Usulü


T.C.

KONYA

BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ

  6. HUKUK DAİRESİ

 

DOSYA NO     : ……../…….

KARAR NO     : ……./……..

 

T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A

İ S T İ N A F   K A R A R I

 

BAŞKAN                   : İ……. Ç……. 

ÜYE                          : A……. Ç……

ÜYE                          : R……..T…… 

KATİP                       : M……..K….... 

İNCELENEN KARARIN

MAHKEMESİ             : KONYA 1. TÜKETİCİ MAHKEMESİ

TARİHİ                      : …/…./……..

NUMARASI               : ……/…… Esas ……../…….. Karar

 

İSTİNAF EDEN

DAVACILAR              :1-K….. Ç……

                                 2-İ……..Ç……..

VEKİLİ                       : Av. Nazmiye KUTLUĞ GÖMCELİ -  Yaka Mah. Yeni            

                                      Cad. No: 254 ... Meram/ KONYA

DAVALILAR              : 1-B…… K….. S…… H…… A.Ş.

VEKİLLERİ                : Av. O…… D…. & Av. Ö…… K…..

                                 : 2-H……T……..

VEKİLİ                       : Av. S……. Ü……..

İHBAR OLUNAN       : A……. A……. T…… S…… Ş….           

VEKİLİ                       : Av. B……. B…… D……

DAVA                        : Tazminat

 

İSTİNAF KARARININ

KARAR TARİHİ         : …./…./…….

YAZIM  TARİHİ          : …/…./……..

Davacı tarafından davalı aleyhine Konya 1. Tüketici Mahkemesi'nin ……./……. Esas sayılı dosyası ile açılan tazminat davasında …./…../……. tarihinde tesis edilen karara karşı davacıların istinaf kanun yoluna başvurması üzerine üye hakimin görüşleri alındıktan sonra dosya incelendiğinde;

DAVA:Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili K………. Ç………'nın ev kazası geçirerek tabureden düştüğünü, kaburgalarında kırık meydana geldiğini, bu olayın üzerine tedavi için K…… M……. H…….. başvurduğunu, davalı hastanenin Beyin ve Sinir Cerrahisi Bölümünde uzman doktor olarak çalışan diğer davalı Op. Dr. H……. T…….'a muayene olduğunu,  doktor tarafından ameliyat olmadığı takdirde ileride kambur olacağı, kendisi için en iyi tedavinin kısaca çimentolama adı verilen yöntem ile yapılacak bir operasyon olduğu ve operasyondan sonra hastane merdivenlerinden rahatça yürüyerek inebileceği söylenmesi üzerine, müvekkilinin …../…./……… tarihinde ameliyat olduğunu, ameliyat öncesinde; şehir dışından özel bir sıvı getirilmesi gerektiğinin bildirildiğini, müvekkili K……….'nın yüksek bir meblağ karşılığında ilacı getirtmesinin akabinde, davalı doktor tarafından ameliyata alındığını, Lokal anestezi ile gerçekleştirilen operasyon esnasında müvekkilinin ayağında his kaybı olduğunun fark edildiğini ve bunu davalı doktora bildirdiğini, hastanın böyle bir his kaybını bildirmesinden sonra davalı doktorun, hatalı uygulamasına devam ettiğini, bu his kaybının sebebinin kırığı doldurmak için enjekte edilen özel sıvının bir miktarının, omuriliğin içine sızdırılması olduğu müvekkile K……'nın daha sonraki araştırmaları ile tespit edildiğini, henüz ağrıları dinmeden bir başkasının yardımı ile hastaneden ayrılarak taburcu edildiğini, müvekkilinin kontrol ve ameliyat sonrası dönemle ilgili olarak bilgilendirilmediğini, müvekkilinin ağrılarının dayanılmaz boyutta olması nedeniyle ameliyattan 1 gece sonra M…… H………..acil servisine başvurduğunu, acil servisteki sağlık personeli tarafından ağrılarının sebebinin böbrek veya safra kesesinden kaynaklı olabileceğinden bunlara ilişkin tetkikleri yaptırması söylendiğini, 3 ay içerisinde 3 kere davalı hastaneye gitmesine rağmen davalı doktor tarafından geçiştirildiğini, herhangi bir film ya da MR çekilmediğini, ağrıdan uyuyamadığını belirttiğinde Xanax (zanaks) adlı ilaç verildiğini, bu ilacın, ağır psikiyatrik vakaların ilerleyen dönemlerinde tercih edilen, özel reçete ile yazılabilen bir ilaç olup, müvekkile K……….'nın ağrılarını gidermeye yönelik olmadığını, tedavisiyle bağdaşmadığını, operasyonun üzerinden yaklaşık 5 ay geçmesine rağmen müvekkile K……..'nın ağrıları halen dinmediğini, ameliyata girerken desteksiz bir şekilde yürüyebilen müvekkile K………..'nın, ameliyattan sonra üç ay boyunca birinin yardımı olmaksızın yürüyemediğini, bundan sonraki dönem içerisinde de yalnız başına ev işlerini yapamadığı gibi bakmakla yükümlü olduğu torunlarına da tek başına bakamadığını, davalı doktorun, operasyon öncesi ve sonrası dönemde görevinin gerektirdiği ihtimamı göstermediğinden müvekkile K…….'nın vücut bütünlüğü ağır bir şekilde zedelendiğini, davalı Dr. H……..T……'ın tıbbın gerek ve kurallarına aykırı davranması nedeniyle müvekkile K………'nın, yatış esnasında sağ ve sol tarafına yardım almaksızın dönememekte, vücut aktivitelerini tam olarak kullanamadığını, müvekkile K……….'nın ameliyat öncesi 1.65 cm olan boyunun, operasyon neticesinde 5 cm gerileyerek 1.60 cm'e düştüğünü, vücut yapısı gözle görülür şekilde kamburlaşmış ve ilerleyen zamanlarda bu kamburlaşmanın ve vücut boyu kısalmasının artarak devam edeceği başkaca doktorlar tarafından belirtildiğini, müvekkilinin 15 dakikadan fazla da yürüyemediğini ve ayakta duramadığını, kilo kaybı yaşadığını, müvekkile Kübra'nın, operasyon sonrası ağrılarının dinmemesi üzerine başka doktorlara başvurduğunu, bu doktorlar tarafından operasyon esnasında omuriliğe kaçırılan sıvının betonlaştığı, kemik gibi sert hale gelmesi nedeniyle bu fazlalığın omurilikten temizlenemeyeceği, sinirlere baskı yaptığı, zamanla kamburlaşmasının artacağı ve ağrılarının sebebinin operasyonu gerçekleştiren doktorun hatasından kaynaklandığı söylendiğini, müvekkilinin, davalı doktorun özen yükümüne aykırı, kusurlu eylemi nedeniyle muayene, tahlil, tetkik, ilaç ve sair belgeli ve belgesiz birçok tedavi masrafı yapmak zorunda kaldığını, müvekkili İ……….'inde eşinden boşandığını, müvekkilinin, hem madden hem de manen acı ve elem içine düştüğünü, tıbbı kötü uygulayan davalı doktorun kusurlu eylemi, dış görünüşünden yaşam standartlarına kadar müvekkilin birçok noktada ağır zarara uğramasına sebebiyet verdiğini,  açıklanan nedenlerle …………….. TL manevi, …………… TL maddi tazminatın olay tarihi olan …./…/……… tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:Davalı H……T…… vekili cevap dilekçesinde özetle;müvekkilinin başarılı bir hekim olduğunu, beyin ve sinir cerrahisi alanında yıllardır çalışan, mesleğinde kariyer sahibi, tecrübeli ve tanınmış bir hekim olduğunu, müvekkilinin hekim olarak üzerine düşen tüm yükümlülükleri yerine getirdiğini, hastaya riskler anlatılmış ve hasta onayı alındığını, davacı-K……’nın ilk olarak …../…./……..tarihinde müvekkilin çalıştığı polikliniğe bel, sırt ve kalça ağrısı şikayetleri ile müracaat etmiş, "evde düştükten sonra şikayetlerinin haşladığını B…….. D…… H………. MR çekildiğini ve operasyon önerildiğini" müvekkiline belirtildiğini, müvekkili tarafından, hastanın yapılan muayenesinde ve MR sonuçlarına göre L1 ve TH11 vertebralarda çökme kırığı olduğu görülmüş ve operasyon gerekli olduğu, kemiğe vertebroplasti ile sement (çimento) enjekte edilerek kemik doldurma işleminin uygun olacağı bildirilmiş aynı zamanda davacı-hastaya bu operasyonun faydaları ve risklerinin anlatıldığını, hastanın imzaladığı onam formunda iğnenin geçtiği alanlardaki bütün yapıların risk altında olduğu, kemik çimentosu enjeksiyon sırasında çimentonun dışarı taşması sonucu omirilik ve sinir köklerine bası olabilir ve bu da geçici ve kalıcı sinir hasarı yapabilir, kaburga kırıkları yapabilir, omirilik sıvı kaçağı, enfeksiyon olabilir ölümle neticelenebilir şeklindeki risklerin açıkça belirtildiğini, risklerin tıbben kaçınılamaz, önlenemez riskler olduğunu, operasyonun iddia edildiği şekilde lokal anestezi şeklinde değil sedasyon anestezi altında yapıldığını, operasyon sırasında ve sonrasında anormal bir durum oluşmadığını, hastanın operasyondan sonra iddiaların aksine yaklaşık 6 saat gözlemlenmiş, mobilize olmuş, oral alımından sonra kontrol lomber tomografi çektirilerek, tomografi radyoloji uzmanı tarafından değerlendirildiğini, omurilik ve sinir köklerinde herhangi bir bası olmadığı, kemik içinde vertebroplastiye ait görüntülerin olduğu operasyonla ilgili bir sorun olmadığı rapor edildiğini, davacı hastanın operasyon öncesi omurga yüksekliği ölçümlerinde TH11'de 2,3 cm L1'de 2 cm, TH12'de 1 cm çökme görülmüş olup hastanın boyunun kısalması çökme kırıklarına bağlı olduğunu, iddia edildiği şekilde hatalı operasyona bağlı olmadığını, ayrıca davacı hastanın iddia ettiği şekilde kaburga kırıkları olmadığını, davacıya sadece omurga kırığı nedeni ile operasyon yapıldığını, müvekkili doktorun hastanın ameliyatı öncesi ve sonrası tüm tıbbi standart tedavi yöntemlerini uygulamış, her türlü dikkat ve özeni sergilediğini, müvekkilin herhangi bir tazmin sorumluluğun da olmadığını, kabul anlamına gelmemekle birlikte talep edilen tazminat miktarları fahiş olduğunu, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı hastane vekili cevap dilekçesinde özetle;dava konusu operasyonun davacının omurgalarındaki kırıklar nedeniyle zorunlu olarak yapılmış olduğunu, yapılan operasyonda ve sonrasında herhangi bir durumun söz konusu olmadığını, davacıya operasyonun faydaları ve risklerinin anlatıldığını, hastanın boyunun kısalmasının çökme kırıklarına bağlı olduğunu, hastanenin üzerine düşen tüm yükümlülüğü eksiksiz olarak yerine getirmiş olup gerek müvekkil şirkete ait hastane yönetimine, gerekse operasyonu gerçekleştiren ekibe herhangi bir kusur yükletilmesinin mümkün olmadığını, Tıbbi Deontoloji Tüzüğü'nün 13. Maddesi uyarınca hekimin iyileşme garantisi vermemesi gerektiğinin vurgulandığını, bu nedenle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.

İLK DERECE MAHKEMESİ KARARININ ÖZETİ: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; "....davacının ev kazası sonucu tabureden düşerek kaburgalarında kırık meydana gelmesi üzerine M………. H……… başvurduğu, davalı hastane tarafından hastalığın teşhisinin yapıldığı, kesin olarak tanısının konulduğu ve  davacıya vertebroplasti ameliyatı yapılması gerektiğinin bildirildiği, ameliyat öncesi davacıya yapılacak tedavi, ameliyat ve sonrasında gelişecek komplikasyonlara ilişkin ayrıntılı bilgi verilerek kendisinden aydınlatılmış onam formlarının alındığı, davacı tarafından kendisinin bilgilendirildiği ve komplikasyonlar yönünden aydınlatıldığını kabul ederek tedaviye onay verdiği, Adli Tıp Kurumundan alınan raporlar ile de; T11 - L1 vertebralarında çökme kırığı tanısıyla yapılan vertebroplasti ameliyatının endikasyonunun ve tekniğinin uygun olduğu, ameliyat sonrasında sementin dural mesafeye geçmesi ve sonrasında L1 dermatomunda gelişen hipoestezinin yapılan işlemin her türlü özene rağmen gelişebilen kamplikasyonu olarak nitelendirildiği, ameliyat sonrası hastanın bu durumu hakkında bilgilendirilmemesinin eksiklik olduğu ve bu duruma yönelik düzenli olarak takip edilmesi gerektiği, söz konusu sağlık hizmetini sağlık personeli aracılığı ile yürüten idarenin hizmet işleyişinde hata bulunmadığının belirlendiği, her ne kadar Adli Tıp Kurumu raporunda ameliyat sonrası hastanın bu durumu hakkında bilgilendirilmemesinin eksiklik olduğu bildirilmiş ise de; ameliyat öncesi bu tür komplikasyonların gerçekleşebileceği yönünde davacıya ayrıntılı bilgi verildiği, davanın dayanağının yapılan tedavi ve ameliyatın kusurlu olduğuna ilişkin olduğu, alınan rapor ile de davalılara yüklenilecek kusur bulunmadığının tespit edildiği, buna göre davacının davasını kanıtlayamadığı, diğer taraftan ameliyat sonrası gerçekleşen durumun ve yapılan tedavilerin devam ettiği dikkate alındığında davacı tarafından mevcut halinin bilindiği, kaldı ki; davacıya ameliyat sonrası komplikasyon gerçekleştiğinin davacıya bildirilmemesinin davamız ile ilgisinin bulunmadığı, bu durumun davacıya bildirilmesi veya bildirilmemesinin davacının yaşadığı komplikasyonu ortadan kaldırmayacağı, keza davacının halen tedavi sürecine devam ettiğinin anlaşıldığı,  davalıların özen borcuna aykırılığının kanıtlanamadığı, olayda tazminat koşullarının oluşmadığı anlaşıldığından davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki hüküm kurulmuştur." gerekçesiyle kanıtlanamayan davanın reddine karar verilmiştir.

İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili  istinaf dilekçesinde özetle; müvekkili K…….. Ç………..'nın ev kazası sonucu vücudundan kırıklar meydana geldiğini, davalı Dr. H……. T…….'a muayene olduğunu, davalı doktorun ameliyat olmadığı takdirde kambur olacağını kendisi için en iyi tedavinin çimentolama adı verilen yöntem olduğunu,   operasyondan sonra rahatça yürüyebileceğini ifade etmesi üzerine müvekkili K……..'nın …../…./……… tarihinde ameliyat olduğunu, ancak gerek davalı hastane tarafından, gerekse diğer davalı doktor tarafından ameliyat öncesi ve sonrası gerekli bilgilendirmeler yapılmadığını, ayrıntılı onam alınmadan ameliyata alınan müvekkilde hatalı teşhis ve tedavi neticesinde telafisi güç bedensel zararlar meydana geldiğini, bu zararların tazmini için açılan iş bu davanın yerel mahkemece eksik tetkik ve inceleme neticesiyle reddedildiğini,  Hasta hakları Avrupa Statüsü'nün 4. Maddesi gereğince gerçekleşecek herhangi bir ameliyat veya tedaviye ilişkin riskler  ve diğer tüm bilgiler hastalara ameliyattan veya tıbbi işlemden en az 24 saat önce verilmesi gerektiğini, usulüne uygun düzenlenmeyen aydınlatılmış onam formu müvekkili K……. tarafından ameliyatın yapıldığı gün olan …./…./……. tarihinde saat ………'da imzalandığını, aydınlatılmış onam formunun ameliyat günü verilmesi sebebi ile müvekkili K…….., öncesinde kendisine anlatılmayan riskleri değerlendirme imkanı bulamadığını, karar verme iradesinin zedelendiğini, ayrıca dava konusu olayda sadece ameliyat öncesi değil ameliyat sonrası da kabul etmemekle birlikte olası komplikasyonlar hakkında bilgilendirme yapılmadan rıza formu imzalatıldığı sabit olup mezkur kararın kaldırılması gerektiğini,  dava konusu olayda ameliyatta kemik kırığını tedavi etmek için kullanılan özel sıvı, müvekkili K……..'nın omuriliğine sızdırıldığını, bu sıvının donup kemik gibi sert hale gelmesi nedeni ile müvekkilinin tedavisi imkansız bir duruma düştüğünü, dosya aydınlatılmış onam formunda omuriliğin içine sıvı sızdırılması gibi bir riskin yer almadığını, yalnız bilirkişi  raporlarında; aydınlatılmış onamın usulüne uygun olup olmadığı hususu ile ilgili inceleme yapılmadan dava usule ve yasaya aykırı olarak karara çıktığını, müvekkili, ameliyat esnasında ayağında yaşadığı his kaybını davalı doktora bildirmesine rağmen hatalı uygulamaya devam edildiğini, ameliyat sonrası  müvekkili K………'nın yaptırdığı her türlü tahlil ve tetkik ile ağrıların sebebinin vücudundaki başka bir sorundan kaynaklanmadığının ortaya çıktığını, daha sonra tedavi olduğu doktorlarca da ağrılarının ameliyat sırasında gerçekleştirilen hatalı işlem nedeniyle olduğunun belirtildiğini, bu durumun yanı sıra davalı hastanenin 7514 protokol nolu epikriz  raporunda ameliyat notu aynen " ....Cilt usule uygun kapatıldı, komplikasyon olmadı" şeklinde olup ameliyat esnasında komplikasyon olmadığının ikrar edildiğini, kaldı ki; Adli Tıp Kurumu Başkanlığı 7. İhtisas Kurulu raporu Ameliyat öncesindeki ve sonrasındaki gerekliliklerin yerine getirilmemesi sebebiyle davalıların kusurlu olduğuna ilişkin tespit; hakikati sabit hale getirdiğini, yalnız yerel mahkemece adli tıp kurulu incelemesi ve alınan bilirkişi raporu göz ardı edilerek davalarının reddedildiğini, müvekkilinin mağduriyetinin yok sayıldığını, bu nedenlerle ilk derece mahkemesince verilen kararın kaldırılarak davalarının kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.

DELİLLERİN  DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE:

Dava, doktor hatasına dayalı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

İstinaf incelemesi HMK 355. madde gereğince istinaf dilekçesinde ileri sürülen sebeplerle ve resen  kamu düzenine aykırılık yönünden sınırlı olarak yapılmıştır.

Vekil, vekalet görevini yerine getirirken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değil ise de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışlarının özenli olmayışından doğan zararlardan sorumludur. Mesleki iş gören vekil özenle davranmak zorunda olup, en hafif kusurundan bile sorumludur (TBK md. 400). Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek zorundadır. Doktor tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve orada koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini göz önünde tutmalı, onu gereksiz risk altına sokmamalı, en emin yolu tercih etmelidir. Gerçekten de mesleki bir iş gören, doktor olan vekilden, ona güvenen müvekkil titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemekte haklıdır. Titiz davranmayıp özen göstermeyen bir vekil, TBK 510 maddesi uyarınca vekâleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.

Bu genel açıklamalardan sonra somut olaya bakılacak olursa; davacı K…….. Ç………..'nın davalı hastanede omurga kırığından dolayı ameliyat olduğu, ameliyatın davalı doktor tarafından yapıldığı, davacı K…….. Ç………'nın, ameliyat sırasında kırığı doldurmak için enjekte edilen sıvının bir miktarını omuriliğin içine sızdırıldığını,  bunun neticesinde ayağında his kaybı oluştuğunu, ağrılar oluştuğunu, ağrılarının halen devam ettiğini, 3 ay boyunca birinin yardımı  olmadan yürüyemediğini, ameliyat sonrası günlük yapması gereken faaliyetleri yapamadığını,15 dakikadan fazla yürüyemediğini, ayakta duramadığını, koltukta sandalyede uzun süreli oturamadığını, beyan ederek maddi ve manevi  tazminat talebinde bulunduğu, diğer davacının davacı K…….. Ç………'nın oğlu olduğu ve manevi tazminat talebinde bulunduğu, mahkemece Adli Tıp Kurumu 7.İhtisas Kurulu'ndan alınan raporda  T11 L1 vertebralarında çökme kırığı tanısıyla yapılan vertebroplasti ameliyatının endikasyonunun ve tekniğinin uygun olduğu, ameliyat sonrasında sementin dural mesafeye geçmesi ve sonrasında L1 dermatomunda gelişen hipoestezinin yapılan işlemin her türlü özene rağmen gelişebilen komplikasyonu olarak nitelendirildiği, ameliyat sonrası hastanın bu durumu hakkında bilgilendirilmemesinin eksiklik olduğu ve bu duruma yönelik düzenli olarak takip edilmesi gerektiği,  söz konusu sağlık hizmetini sağlık personeli aracılığı ile yürüten idarenin hizmet işleyişinde hata  bulunmadığı bildirilmiştir.

Adli Tıp Kurumu 7.İhtisas Kurulu'ndan verilen rapora itiraz üzerine ilk derece mahkemesince Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'ndan rapor alınmasına karar verildiği,  Adli Tıp Üçüncü Üst Kurulu'nun, her ne kadar mahkeme kusur ve benzeri hususlarda rapor istemiş ise de Adli Tıp 7.İhtisas Kurulu tarafından rapor verildiği, üst kurulun değerlendirmesini gerektirecek herhangi bir husus bulunmadığı gerekçesiyle mahkeme üst yazısında belirtilen geçici ve kalıcı maluliyet süresi yönünden 3.Adli Tıp  İhtisas Kurulu'na dosyayı gönderdiği, 3.İhtisas Kurulu tarafından geçici ve kalıcı maluliyetle ilgili rapor düzenlendiği anlaşılmıştır.

Görüleceği gibi mahkemenin kusura yönelik Adli Tıp Kurumu Genel Kurulu'ndan  rapor alınmasına yönelik kararı ile ilgili bir rapor düzenlenmediği halde mahkemece esas hakkında karar verilmiştir.

Bu sebeple üniversite öğretim üyelerinden, akademik kariyere sahip  iki beyin ve sinir cerrahisi uzmanı ve bir radyoloji uzmanından oluşturulacak bilirkişi kurulundan, tarafların itirazları da karşılanmak suretiyle, davalı hastanede çalışan davalı doktora atfı kabil bir kusur bulunup bulunmadığı konusunda rapor alınması ve diğer deliller ile birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre uyuşmazlığın esası hakkında bir karar verilmesi gerektiğinden davacıların istinaf başvuru taleplerinin kabulü ile HMK'nın 353/1.a.6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına, dosyanın mahkemesine gönderilmesine ilişkin aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.

HÜKÜM:Gerekçesi  yukarıda  açıklandığı üzere;

1-Davacıların istinaf başvuru taleplerinin KABULÜ ile Konya 1. Tüketici Mahkemesi'nin …./…./……… tarih ……../……… Esas ……/……. Karar sayılı KARARININ KALDIRILMASINA,

2-Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 353/1-a maddesi gereğince dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE,

3-Davacılar haçtan muaf olduğundan harç ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,

4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından ücret-i vekalet ile ilgili hüküm kurulmasına yer olmadığına,

5-İstinaf başvurusunda bulunan davacılar tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin ilk derece mahkemesince yeniden verilecek kararda dikkate alınmasına,

6-Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 359/4. maddesi gereğince; kararın tebliğ işlemlerinin ilk derece mahkemesi tarafından yapılmasına,

Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda …./…./……… tarihinde oybirliği ile HMK'nın 353/1-a maddesi gereğince kesin olarak  karar verildi.