T.C.
YARGITAY
8. Hukuk Dairesi
ESAS NO : ………/………
KARAR NO : ……../………
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
Y A R G I T A Y İ L A M I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : Konya 2. Asliye Hukuk Mahkemesi
TARİHİ : …./…/……
NUMARASI : ………/……..-……../………
DAVACI : B….. Y…. K….. H…… S... Ve T... L…. Ş….
DAVALI : F…… K…….
DAVA TÜRÜ : Elatmanın Önlenmesi, Yıkım, Ecrimisil
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için …/…./…… Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden davacı vekili Av. M…… A…. ve karşı taraftan davalı vekili Avukat Ayşe Aktaş geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, vekil edeninin dava konusu 2….. ada … parsel sayılı taşınmazın kayden maliki olduğunu, davalının hakkı bulunmadığı halde taşınmaz üzerine bina yapmak suretiyle tecavüzde bulunduğunu ileri sürerek, davalının haksız müdahalesinin men'ine, binanın kal'ine, geriye dönük 5 yıllık süre için 5……. TL ecrimisilin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili, davaya konu binanın gerekli izinler alınarak yapıldığını, bina bedeli ödenmeden müdahalenin meni kararı verilemeyeceği gibi, MK’nın 993., 994. ve 995. maddelerinde de belirtildiği üzere iyi niyetli zilyetten ecrimisil talebinde bulunulamayacağını belirterek davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
İhbar edilen S…… B….. B……. vekili, idare tarafından yapılan işlemler hukuka uygun olduğundan , herhangi bir kusur ve sorumluluğunun bulunmadığını bildirmiştir.
Mahkemece, davalının kendi arsası diye bilerek ve iyi niyetle, B……. B……. verdiği belgeler sonucu dava konusu binayı arsaya yaptığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmesi üzerine hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi ve ecrimisil isteklerine ilişkindir.
1.Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına, mevcut deliller Mahkemece takdir edilerek karar verildiğine ve takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre davacı vekilinin aşağıdaki bendin dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2. a- Mülkiyet hakkı gerek Anayasa ve yasalarla gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve ek protokolleri ile kabul edilmiş temel haklardandır.
Eşyaya bağlı ayni haklardan olan mülkiyet hakkı herkese karşı ileri sürülebileceği gibi, hakka yönelik bir müdahale durumunda ne zaman gerçekleştiğine bakılmaksızın, ileri sürüldüğü andaki hak sahibi tarafından her zaman koruma istenebileceği de kuşkusuzdur. Anılan korumanın istenmesi durumunda da hakkın kötüye kullanıldığından söz edilebilmesine hukuken olanak yoktur.
Diğer yandan; 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesinde; malikin hukuk düzeninin sınırları içerisinde o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, tasarrufta bulunma, yararlanma yetkilerine sahip olduğu, malını haksız olarak elinde bulunduran kişiye karşı her türlü el atmanın önlenmesi davası açabileceği öngörülmüştür.
Somut olaya gelince; toplanan deliller ve dosya kapsamından, dava konusu 2…… ada .. parsel sayılı, arsa vasfındaki taşınmazın .../.../…… tarihinde tam hisse ile davacı B….. Y…. K…. H…… S... T... L... Ş… adına kayıtlı olduğu, davalının pay maliki olmadığı, Mahkemece yapılan keşif sonrası kadastro, harita ve hukukçu bilirkişilerce tanzim edilen ../../…….tarihli rapor ve eki olan krokiye göre de, davalıya ait yapının davacıya ait, davaya konu taşınmaz içerisinde kaldığı anlaşıldığına göre, mülkiyet hakkına üstünlük tanınmak suretiyle davacının el atmanın önlenmesi talebi yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
b-Diğer taraftan; haksız inşaattan (TMK mad. 724) kaynaklanan temliken tescil isteklerinin müstakil davaya konu olacağı sabit iken taşkın inşaat nedeniyle temliken tescil isteklerinin (TMK mad. 725) savunma yoluyla da ileri sürülebileceği gerek yargısal uygulamada, gerekse öğretide benimsenen kuraldır.
Öte yandan bilindiği üzere; taşkın yapılarda, sosyal ve ekonomik bir değeri yok etmemek ve yapının bütünlüğünü korumak amacıyla yasa koyucu 4721 s. Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 722, 723, 724 ncü maddelerinde öngörülenlerden daha değişik ilkelere ihtiyaç duymuş bu nedenle 725. madde hükmü getirilmiştir. Söz konusu maddeye göre “ Bir yapının başkasına ait araziye taşırılan kısmı, eğer yapıyı yapan malik taşırılan arazi üzerinde bir irtifak hakkına sahip bulunuyorsa, ona ait taşınmazın bütünleyici parçası olur.”
Böyle bir irtifak hakkı yoksa, zarar gören malik taşmayı öğrendiği tarihten başlayarak on beş gün içinde itiraz etmediği, aynı zamanda durum ve koşullar da haklı gösterdiği takdirde, taşkın yapıyı iyi niyetle yapan kimse, uygun bir bedel karşılığında taşan kısım için bir irtifak hakkı kurulmasını veya bu kısmın bulunduğu arazi parçasının mülkiyetinin kendisine devredilmesini isteyebilir.
Görüldüğü üzere, taşkın yapının korunmasındaki bireysel ve kamusal yarar nedeniyle TMK'nin 684, 718, 722. maddelerinde kabul edilen “üst toprağa bağlıdır” kuralına ayrıcalık getirilmiş taşkın yapı malikinin komşu taşınmazda inşaat veya irtifak hakkı gibi ayni bir hakkının bulunması halinde taşan kısım, taşılan taşınmazın değil, ana yapının bulunduğu taşınmazın tamamlayıcı parçası (mütemmim cüz’ü) sayılmış, tecavüz edilen kısım üzerinde yapı maliki yararına irtifak hakkı tanınmıştır. Hemen belirtmek gerekir ki taşkın yapıdan inşaat ve imalattan kasıt, taşınmaza sıkı ve devamlı surette bağlı olan esaslı yapılardır. Diğer bir söyleyişle taşan yapının tamamlayıcı parça (mütemmim cüz) niteliğinde olması gerekir. Onun, taşınmazın altında veya üstünde yapılması zeminde veya üstten sınırı aşması arasında madde hükmünün uygulanması açısından hiçbir fark yoktur.
TMK'nin 725. maddesinin uygulanabilmesini haklı gösterecek en önemli koşul yapı malikinin iyiniyetli olmasıdır. Bu maddede iyi niyetin tanımı yapılmamışsa da aynı Kanunun 3. maddesinde hükme bağlanan sübjektif iyiniyet olduğunda kuşku yoktur. Yapı malikinin kendinden beklenen tüm dikkat ve özeni göstermesine karşın, sınırı aştığını bilmesi veya bilecek durumda olmaması yahut sınırı aşmasında yasaca korunabilecek bir nedenin bulunması onun iyiniyetini gösterir. Yapı yapan kişinin iyi niyetli olmaması aşırı zarar bulunup bulunmadığına bakılmaksızın taşan kısmın yıkılması sonucunu doğuracağından iyi niyet üzerinde önemle durulmalı, olaylar, karineler, tüm taraf delilleri bir arada özenle değerlendirilmelidir. Kural olarak iyiniyetin ispatı ../../……. tarih …./.. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca taşkın yapı malikine ait ise de iyiniyet sav ve savunması def'i olmayıp itiraz niteliği taşıdığından ve kamu düzeni ile ilgili bulunduğundan mahkemece kendiliğinden (re'sen) göz önünde tutulmalıdır. Şayet yapı sahibi iyiniyetli değil ise, diğer koşulların araştırılmasına ve gerçekleşip gerçekleşmediğinin de irdelenmesine gerek yoktur.
Bir kimsenin çaplı taşınmaza yapıyı yaparken iyiniyetli olduğunun kabul edilebilmesi için mutlak surette belediyeye, tapu sicil müdürlüğüne veya kadastro müdürlüğüne yazılı olarak başvurması, oradan görevlendirilecek harita mühendisi veya fen memuru sıfatını taşıyan teknik bilirkişi marifeti ile çap kaydının kapsamının belirlenmesi ve bu hususların da belgelendirilmesi zorunludur. Ancak, böylesi bir durumda yapı sahibini iyiniyetli olarak kabul etmek mümkündür.
Açıklanan hukuki olgular kapsamında somut olaya gelince, davaya konu 2….. ada ..parsel sayılı, arsa vasıflı taşınmazın ../../…… tarihinde yapılan imar çalışmaları neticesinde oluştuğu, evveliyatı 3…..parsel sayılı taşınmaz olup, davalı tarafından 3….. parsel sayılı taşınmaza komşu olan 3…. parsel sayılı taşınmazın 1979 tarihinde üzerinde bulunan yapı ile satın alındığı, ../../…… tarihinde eski yapının yerine 4 katlı yeni yapı yapılmak üzere Belediyeye inşaat ruhsatı verilmesi için başvurulduğu, Belediyece …/../……. tarih ve ../… sayılı ruhsatın verildiği, …/../……. tarihli mesul fen adamı A…S… ve kontrol İ….. T….. tarafından; 3…… parselde F…… K…….. adına kayıtlı arsaya tasdikli projesine göre almış olduğu…/../…… tarih ../….sayılı ruhsata istinaden mahalline gidilerek ../../…….. tarih 77 sayılı ilişik yer tespit ve müsaade zaptı tanzim olunmuş, inşaatın yapılmasına mani bir hal olmadığına dair fenni rapor tanzim edilmiş, davalı tarafından alınan inşaat ruhsatı ve yer gösterme sonrasında davaya konu bina inşa edilmiştir. Mahkemece yapılan keşif neticesinde kadastro, hukukçu ve harita bilirkişilerince tanzim edilen ../../…….. tarihli bilirkişi raporunda, davaya konu binanın …/../… tarihinde yapılan imar çalışmaları öncesinde 3….. parselde kaldığının bildirildiği anlaşılmıştır. Her ne kadar, ../../…… tarihli bilirkişi raporunda davaya konu binanın 3…..parselde olduğu belirtilmiş ise de, az yukarıda anlatılanlar ışığında, Belediye tarafından görevlendirilen mesul fen adamı ve kontrol memuru tarafından yapılan yer tespiti ve müsaade zaptı gereğince yapı yapan davalının iyi niyetli olduğunun kabulü gereklidir.
Hal böyle olunca, Mahkemece yıkımı istenen bina bedelinin mahkeme veznesine depo ettirilmesinden sonra davacının kal talebinin de kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir.
SONUÇ: Yukarıda 2-a/b bentlerinde açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK'nin Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK'un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sair temyiz itirazlarının 1. bentte açıklanan nedenlerle REDDİNE, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1…...,…. TL Avukatlık Ücreti'nin davalıdan alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davacıya verilmesine, HUMK'un 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, …./…/…….tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Başkan V.
N… Ş…
Üye
N… B….. K…..
Üye
F… E…..
Üye
N… M……
Üye
A… S…..
R.A
Karşılaştırıldı